26 Aralık 2019 Perşembe

Dar Koridorun Dışında Acemoğlu’nu Dinlerken

Ünlü bir hukukçunun, İstanbul Üniversitesi’nde uzun yıllar ders veren Kework Acemoğlu’nun çocuğu olarak dünyaya gelmesi, akademik hayata dair önemli bir şanstı onun için. Ancak bu tek başına onun başarısını açıklamaya yetmez. 1986 yılında Galatasaray Lisesi'ni bitirip, lisans eğitimini İngiltere'nin York Üniversitesi'nde tamamladıktan sonra, yüksek lisans ve doktora derecesini ekonomi eğitiminde haklı bir prestije sahip Londra Ekonomi Okulu'ndan aldı. 1992-93 yılları arasında Londra Ekonomi Okulu'nda ders verdikten sonra, 1993'te ABD'deki Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nde ders vermeye başladı.

Pek çok ödüle layık görüldü, pek çok bilimsel makale, kitap ve proje yazdı. Google Scholar’a göre dünyanın en fazla yayın yapan ve en çok atıf alan 10 ekonomistinden biri. Ekonomi haberleri takip edenlerin yakından tanıdığı bir isim olan Daron Acemoğlu'ndan bahsediyorum. 

Acemoğlu, Dar Koridor (the Narrow Corridor – States, Societies, and the Fate of Liberty) isimli yeni kitabının tanıtımı için 20 Aralık’ta Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall’da bir konferans verecekti. Kitabın Türkçe baskısı Ocak ayında okuyucuyla buluşacağı için, kitabın temel yaklaşımını erkenden öğrenmek ve Nobel Ekonomi Ödülü’nün müstakbel sahiplerinden biri olarak gördüğüm Acemoğlu’nu Boğaziçi Üniversitesi’nin Bebek sahiline bakan kampüsünün güzel havasını içime çekerek dinlemek ve son zamanlarda ufkumuzu daraltan boğucu atmosferden çıkmak için iyi bir fırsattı.

Konferans, Avrupa Komisyonu ve UNDP’nin desteğinde oluşan Kapuscinski Development Lectures serisinin bir parçasıydı ve Columbia Global Centers-İstanbul tarafından organize ediliyordu.

Konferans öncesinin benim için asıl sürprizi, Daron Acemoğlu ile tanışma fırsatı bulmak oldu. Vereceği röportajlar için iki saat önce salona doğru gelen Acemoğlu ile Albert Long Hall önünde karşılaştık. Kısa bir tanışma sonrasında, Türkiye’de akademinin hali pür melalini konuştuk.  Kendisinin samimi ve mütevazı halini buraya not etmeyi bir borç olarak görüyorum. 

Salonda yer bulmak için bir aydan fazla zaman önce yer ayırtmış olmanın avantajını yaşadım. Çünkü konferansa ilgi yüksekti ve sunumun başlamasına bir saat kala salon tamamen doldu. Kısa açılış konuşmalarından sonra Dar Koridor’u Acemoğlu’nun kendi ağzından dinlemeye başladık. Sade bir sunumda ününün hakkını veren bir birikimle konuşan Acemoğlu, Dar Koridor’dan neyi kastettiklerini açıklamakla başladı konuşmasına.

Dar Koridor nedir?

Dar Koridor kitabı, güçlü devletin güçlü toplumla dengelendiği bir ortamda gelişimin daha hızlı olduğu fikri üzerine kurulu. Tek başına güçlü devletin otokratik ve diktatöryal yapılar ürettiğini ve tek başına güçlü toplumun ise devlet ve toplum düzenini ortadan kolayca kaldırabilen kaotik bir yapı sunduğunu anlatıyor.

Şöyle diyor: 'Güçlü devlet birçok toplumda var ama problem şu ki güçlü devlet olduğu zaman onu kontrol etmek de çok zor. 'Dar Koridor' dediğimiz bir fikir, hem güçlü ve nitelikli bir devlet olması hem de bu devletin gücüne rağmen toplumun denetiminde olması demektir. 'Dar Koridor' bu iki güç odağının dengeli bir hale gelmesiyle kurulan bir fikir. Hem devlet nitelikli olacak hem de toplum devleti denetleyebilecek araçlara ve özgüvene sahip olacak.'

‘Toplumun gücünün zayıflamasıyla birlikte refahın paylaşımında sorunlar ortaya çıktığını, fırsatların eşitsiz bir şekilde dağıtıldığını, bazı kişi veya kurumların sistemden daha fazla yararlandığını, bazılarının unutulduğunu görüyoruz’ diyen Acemoğlu, toplumun gücünü kazanmadan süreci tersine çevirmenin imkânsızlığına dikkat çekti.

‘Demokrasi açısından mutlu zamanlardan geçmiyor dünyamız’ diyen Acemoğlu, Çin-Brezilya-Şili-Türkiye örnekleri üzerinden Dar Koridor’un içinde kalmanın ne kadar zor olduğunu anlattı.

Konferanstaki herkesin merak ettiği konuların başında Türkiye’nin durumu vardı. Acemoğlu, özellikle 2002’den sonraki dönemde AB reformları kapsamında, güçlü devlet ve güçlü toplum için önemli adımlar atıldığını, ancak sonrasında sürecin gerilediğini ifade etti. Özgürlüklerin gerilemesinin toplumun gücünü azalttığını, toplumun sesinin daha az çıktığını, medyanın bu konuda rolünün arka planda kaldığı günlerden geçildiğini, bu nedenlerle Türkiye’nin Dar Koridor’un solunda, yani daha otokratik bölümde kaldığını belirtti.

Önemli sorulardan birisi, ‘Türkiye’nin son dönemdeki bu tercihi, ekonomik sorunlarını derinleştiriyor mu?’ şeklindeydi. Acemoğlu’nun yanıtı ‘evet’ oldu.

Dar Koridor’u Dinliyorum Gözlerim Kapalı…

Acemoğlu’nun yaklaşımı, Batıdan kopmaya başlayan ve Rusya ve Çin’in domine ettiği bir dünyaya yüzünü dönen Türkiye’yi izah ediyor. Batıya yüzünü dönmenin gerekleri hukukun üstünlüğü, demokrasi, özgürlük, şeffaflık, hesap verebilirlik ve reform gibi kavramlarla toplumu güçlü kılmak ve devleti hukukla sınırlandırmaktır. Bir anlamda, toplum ve devleti güç dengesinde tutarak, dar koridorda kalabilmektir.

Oysa yüzünüzü Rusya ve Çin’e dönerseniz, muhataplarınızdan demokrasi, hukuk, özgürlük ve reform gibi kavramlar duymazsınız. Bunlar yerine daha fazla tek sesli, toplumun gücünün eridiği, hukukun ön planda olmadığı, demokrasinin sandığa indirgendiği, güvenlik odaklı, şeffaflık ve hesap verebilirlik gibi olgulardan uzaklaşılan bir dünyaya merhaba demek, dar koridorun dışında bir noktaya düşen politik tercih olur.  

Dar Koridor’un dışındaki Türkiye’de gözlerim kapalı Acemoğlu’nu dinlerken, Bebek sahiline vuran dalgaların sesine eşlik ederek yüzümüze değen ve insanı uyanık tutan serinliği hissettim. Anlaşılan şu ki, her anlamda önümüz kış. Bahar için ümit var mı? Elbette var. Tabi ki, sabredip, beklemesini ve çalışmasını bilenler için… Hisleriyle değil, aklıyla düşünen ve özgürlüğüne düşkün bireylerden oluşan toplumlar için…


Prof. Dr. Daron Acemoğlu

Konferansın tamamını dinlemek için linkler:  





2 yorum:

  1. Güzel yazı. Teşekkürler...

    YanıtlaSil
  2. Dar Koridor'a girmek için mentalite değişmeli...

    YanıtlaSil